21 Ekim 2013 Pazartesi

Aile Hekimi Değişiklik Formu

Aile hekimi değişiklik taleplerinde revize edilmiş "Aile hekimliği Tercih Formu" kullanılması gerekmektedir.

Aile Hekimi Tercih Formu için TIKLAYINIZ


11 Ekim 2013 Cuma

11 Ekim Dünya Görme Günü

Duyu organlarımız arasında en önemli yere sahip olan göz, görmeyi sağlayan bir organdır. Görme duyusunun oluşumunda göz aracıdır, cisimlerden gelen ışığı algılayarak beyne iletir. Böylece cisimlerin uzaklığı, şekli, rengi, büyüklüğü algılanır. Göz, görme işinde doğrudan görev alan kısımlar ve bunları koruyan yapılardan meydana gelmiştir. Bu yapılarda oluşan bozukluklar nedeniyle konjonktivit, kuru göz, glokom (göz tansiyonu) gibi göz problemleri ve bazı görme bozuklukları ortaya çıkar.

GÖRME BOZUKLUKLARI
Görme bozukluklarından bazıları:
  • Miyop: Gözlerin, uzaktaki cisimleri net olarak göremediği bir durumdur.
  • Hipermetrop: Gözlerin, yakında bulunan cisimleri net göremediği bir durumdur.
  • Astigmatizm: Görüntü uzakta da , yakında da net değildir ve kişi cisimleri gölgeli görür.
  • Presbiyopi: Yaşla birlikte ortaya çıkan yakındaki cisimleri görme güçlüğüdür.
  • Katarakt: Gözün kendi merceğinde gelişen şeffaflık kaybıdır. Sisli ve bulanık görmeye sebep olur.
  • Renk Körlüğü: Renkleri ayırt etme yeteneğinin bozukluğudur. En fazla görülen tipi, kırmızı ile yeşilin ayırt edilememesidir.
Oluşan göz problemleri ve görme bozukluklarında uzman kişiler tarafından uygulanan çeşitli tedavi yöntemleri vardır. Ancak her zaman sağlığı korumak hastalığı tedavi etmekten daha kolay ve ucuzdur. Göz ve görme sağlığını korumak için dikkat edilmesi gereken noktalar:
  • Televizyon ve bilgisayar ekranına uzun süre yakından bakılmamalıdır.
  • Uzun süre bilgisayar kullanımlarında gözler sık sık dinlendirilmelidir.
  • Görme yeteneğini güçlendiren A vitamini içeren besinler ( havuç, yumurta, yeşil sebzeler ) bol miktarda tüketilmelidir.
  • Göz hijyenine özen gösterilmelidir.
  • Kitap okurken göz ile kitap arasında en az 30 cm mesafe olmasına dikkat edilmelidir.
  • Çok az ya da çok fazla ışıkta okuma yazma yapılmamalıdır.
  • Başkalarına ait gözlükler kullanılmamalıdır.
  • Çocuklarda gözde herhangi bir kayma ve görme bozukluğu şüphesi varsa en kısa sürede göz kontrolü yaptırılmalıdır.
  • İlerleyen yaşla birlikte göz ve görme sağlığında herhangi bir problem yaşanmaması için hayat boyu düzenli aralıklarla göz muayenesi yaptırılmalıdır.
Göz ve Görme Sağlığına dikkat çekmek, farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl
11 Ekim Dünya Görme Günü olarak kabul edilmiştir.

9 Ekim 2013 Çarşamba

10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü

Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu” tarafından belirlenen “10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü”, ruh sağlığı konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve bu alanda yaşanan sorunlara kamuoyunun dikkatinin çekilmesini amaçlar.
İnsan, ruhsal ve bedensel varlığı ile bir bütündür. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı, “ruhsal, bedensel ve sosyal olarak tam bir iyilik hali” olarak tanımlamaktadır.

Ruh sağlığı, hayat kalitesinin temelidir. Ruh sağlığının korunması hem bireylerin yaşam kalitesini arttırır hem de sosyal bütünleşmeyi ve toplumda üretkenliği sağlar.
Yapılan çeşitli araştırmalar ruhsal bozuklukların görülme sıklığının oldukça yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Avrupa kıtasında her dört kişiden birinin hayatlarının bir döneminde ruh sağlığı sorunu yaşadığı saptanmıştır.
Ruhsal hastalıklar bireylerin yaşamında oluşturdukları olumsuz etkiler yanında, ağır sosyal- ekonomik yükler de getirir. DSÖ tarafından yapılan bir çalışmada “yeti yitimi”ne neden olan on hastalıktan beşinin ruhsal bozukluklar (Depresyon, Şizofreni, Manik-Depresif Bozukluk, Alkol Kötüye Kullanımı, Obsesif-Kompulsif Bozukluk) olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada ise 7 günden fazla iş gücü kaybına yol açma bakımından ruhsal hastalıkların bedensel hastalıklara göre daha yüksek bir oran gösterdiği saptanmıştır.

Aile Hekimliği 30. Ek Tercih ve Yerleştirme İşlemleri

Aile Hekimliği 30. Ek Tercih ve Yerleştirme İşlemleri için başvuru alınmaya başlanmıştır. Süreci takip etmek için tıklayınız.

2 Ekim 2013 Çarşamba

01 Ekim Dünya Yaşlılar Günü


Yaşlılık, zamanın geçişine bağlı olarak hastalık söz konusu olmaksızın ortaya çıkan anatomik yapı ve fizyolojik işlev değişiklikleri olarak tanımlanmaktadır. İnsan vücudunun yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değişikliklere biyolojik yaşlılık, buna bağlı olarak organlarda meydana gelen değişiklere fizyolojik yaşlılık, kişinin kendini yaşlı hissetmesine bağlı olarak yaşam görüşü ve yaşam şeklinin değişmesine duygusal yaşlılık, aynı yaşta olan bireylerle karşılaştırıldığında toplum içinde fonksiyonların devam ettirilmesine ise fonksiyonel yaşlılık denir.
Dünya Sağlık Örgütü yaşlılığı; “Çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması” olarak tanımlamış ve
45-59 yaş arası orta yaş,
60-74 yaş arası yaşlılık,
75-89 yaş arası ileri yaşlılık,
90 ve üstü ise ihtiyarlık şeklinde kategorize etmiştir.
Yaşlılık, yaşamın diğer evreleri gibi doğal, kaçınılmaz ve tüm insanlar için geçerli olan bir durumdur.Bireyin kalıtımla getirdiği özelliklere, beslenmesine, çevre koşullarına ve kültürel çabalarına göre erken ya da geç, sorunlu ya da az sorunlu olur.
Tecrübe ve bilgelik gibi yaşlılığın olumlu yönleri gözardı edilerek sürekli yaşlılık ile ilgili olumsuzluklara abartılı vurgu yapılmamalıdır. Aktif ve sağlıklı yaşlılık süreci geçiren dünya üzerinde çok sayıda birey olduğu bilinmelidir. Ünlü düşünür Marcus Tullius Cicero “İnsan yaşlılığında da başarılara imza atabilir” demekte ve üretkenliğin sürdürülmesinin önemini vurgulamaktadır.
Yaşlanmanın üretkenliği ne oranda etkilediği ise çoğu zaman tartışma konusu olmakla birlikte pek çok sanat, felsefe ve bilim yapıtı 60 yaşın üzerindeki kişilerce üretilmiştir. Mimar Sinan'ın Süleymaniye Camii'ni 70 yaşında, Selimiye Camii'ni ise 80 yaşında tamamlamış olması, Pasteur'ün Kuduz Aşısını 60 yaşında bulması, Nobel ödülü alan Alman Doktor Albert Schweıtzer'in 88 yaşında halen ameliyat yapıyor olması bu duruma örnek gösterilebilir.
Dün ile bugün arasında köprü kuran, değerlerimizi gelecek nesillere taşıyan yaşlılarımızın kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını ve itibar görmelerini sağlamak toplumumuzun en önemli görevlerinden biridir. Unutulmamalıdır ki bir gün herkes yaşlanacaktır.

1 Ekim Dünya Çocuk Günü


ÇOCUK HAKLARI
Çocuklar hukukun öncelikli ve en baş konusudur. Çocukların özel olarak korunması hukuksal alanda anayasanın buyruğudur. Çünkü çocuklar bedensel, zihinsel yönden en güçsüz, en bağımlı kesimdir.
Dünya üzerinde birçok çocuk ya savaş ortasında ya da açlık sınırında yaşamını sürdürmektedir. Bu koşulları ortadan kaldırmak ve onlara daha iyi bir yaşam sağlamak amacıyla hazırlanan Çocuk Hakları Sözleşmesi, 191 ülke tarafından kabul edilmiştir.
Türkiye'nin de 1990 yılında imzaladığı bu sözleşme toplam 54 maddeden oluşmaktadır.
Taraf ülkeler bu sözleşmeyi hazırlarken çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğini kabul etmişlerdir. Ayrıca çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini savunmuşlardır.

ÇOCUK HAKLARI NEDEN ÖNEMLİDİR?
Öncelikle çocuk bir insandır ve insan olarak o da sevgiye ve küçük olduğu için daha fazla şefkate ihtiyacı vardır. Çocuk toplumun bir parçası ve gelecekteki toplumun güvencesidir.
Bu bakımdan çocuk haklarının özgürlük içinde ve dengeli bir şekilde korunması hem çocuğun hem de toplumun yararınadır. Toplumlar çağdaşlaşmak istiyorlarsa çocukların gelişimine önem vermek zorundadırlar.
Kişi nasıl bir çocukluk geçirirse ileride de öyle bir birey olur. Ancak, özgürlük içinde yetişen çocuk, ileride bunu yeni kuşaklara yayar.
Çocuk haklarını kökleştirmek bir toplumun geleceği için yapılan en önemli yatırımdır.
“Eğer bir toplumda çocuklar ihmal ediliyorsa o toplum geri kalmış bir kültürdür. Ancak çocukların gelişimine önem veriliyorsa o toplumun kültürü gelişmiş bir kültürdür.”
John Dewey




ÇOCUKLAR!!! HAKLARINIZI BİLİYOR MUSUNUZ?
İşte haklarınızdan bazıları:
  • Bütün çocuklar eşit haklara sahiptir. Hiçbir çocuk ayrıma tabi tutulamaz.
  • Çocuklar sağlıklı yaşama, duygusal yakınlık ve güvenlik içinde olma ve hiçbir yoksulluk çekmeme hakkına sahiptir.
  • Çocuklar ihtiyaçlarına, ilgilerine ve yeteneklerine uygun bir eğitim görme hakkına sahiptir.
  • Çocuklar oyun, dinlenme, eğlenme, boş zamanlarını değerlendirme ve sanatsal etkinliklere katılma hakkına sahiptir.
  • Çocuklar kendilerini ilgilendiren bütün konu ve sorunlarda düşüncelerini söyleme, karara katılma hakkına sahiptir.
  • Çocuklar şiddet, sömürü ve istismardan korunma hakkına sahiptir.
  • Çocuklar ihtiyaç duydukları bütün bilgileri edinme ve düşüncelerini yayma hakkına sahiptir. Aynı zamanda zararlı yayınlara karşı korunma hakkına sahiptir.
  • Çocuklar özel yaşam, onur ve saygınlıklarının korunması hakkına sahiptir.
  • Engelli çocuklar yaşama aktif olarak katılmak için özel bakım, destek ve eğitim alma hakkına sahiptir.
  • Çocuklar savaşta ve sığınmacı durumlarda özel olarak korunma hakkına sahiptir.

1-7 Ekim Emzirme Haftası

Çocukların sağlığının korunması ve geliştirilmesi için yürütülen çalışmalar daha bebekler dünyaya gelmeden başlar ve doğumla birlikte artarak devam eder. Doğumu izleyen ilk 18 aylık dönemde bebeğin beslenme tarzı çocuğun daha sonraki fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimi açısından çok büyük önem taşır. Bir bebeğin sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için ideal beslenme yöntemi emzirmedir. Büyüme ve gelişmenin çok hızlı olduğu yaşamın bu ilk birkaç yılında emzirmenin sürdürülmesi, çocuğun sadece o andaki değil daha sonraki yıllarda da fiziksel ve ruhsal sağlığını olumlu etkilemektedir. Ülkemizde çocuklarda ölüm nedenleri arasında beslenme yetersizlikleri, tek başına veya enfeksiyonlarla birlikte ilk sıralarda yer almaktadır.
Bu nedenle bebek ve çocukların beslenmelerinin doğdukları andan itibaren düzenlenmesi gerekmektedir. Bebeklerin yaşamlarının ilk 6 ayında tek başına anne sütü ile beslenmelerinin önemi büyüktür. Anne sütü bebekler için gerekli tüm besinleri içerir, kolay hazmedilir ve bebekleri hastalıklardan korur. Aynı zamanda da steril ve ekonomiktir. Ayrıca yapılan araştırmalar göstermiştir ki; anne sütü ile beslenen bebekler ileri yaşlarda zeka testlerinde daha başarılı olmaktadırlar. Emzirmenin korunması, özendirilmesi ve desteklenmesine yönelik olarak Sağlık Bakanlığınca 1991 yılından bu yana Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı yürütülmektedir. Bakanlığımızca yapılan değerlendirmeler sonucunda belirli standartlara uygun olan hastaneler Bebek Dostu Hastane olarak uluslararası platformda ödüllendirilmektedir. İlimizdeki doğumların % 95 ‘i bu ödülü almış olan Bebek Dostu Hastanelerde gerçekleşmekte olup yapılan yoğun çalışmalar sonucunda Bebek Dostu Hastane sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Yürütülen programın temel hedefi her bebeğin ilk 6 ay boyunca sadece anne sütü ile beslenmesinin sağlanması ve 6. aydan sonra uygun tamamlayıcı besinlerle beraber emzirmenin 2 yaşına kadar sürdürülmesidir. Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen başarılı çalışmalar neticesinde ülkemizde anne sütü ile beslenen bebek oranında çok ciddi artış sağlanmıştır. Bebek ölümlerinin önlenmesinde emzirmenin katkısı çok büyüktür. Emzirme yalnız başına tüm çocukların ölüm oranında yaptığı azalma % 13’ ken, ek beslenmede % 6 kadardır. Ülkemizde ilk 6 ay anne sütü ile beslenen bebek oranı % 41.6’ dır.
Emzirme Haftası olarak kutlanmakta olan 1-7 Ekim 2013 tarihleri arasında tüm sağlık kuruluşlarında anne sütü ve emzirme ile ilgili çalışmalar ve halk eğitimleri yoğun olarak devam edecektir. Amacımız ; geleceğimiz olan çocuklarımızın, kendileri için en ideal besin olan anne sütü ile beslenmelerini sağlayarak sağlıklı nesiller yetişmesine katkıda bulunmaktır.